Gül Çetin

Karadut

Dut ağacının acıklı bir hikâyesi var hem de Adana Ceyhan topraklarında geçmiş. Sonunda da bize bir sır veriyor!

“Bir zamanlar birbirlerine aşık iki genç vardı. Kızın adı Tispe, delikanlının ki ise Piremus idi. Bunlar yan yana evlerde otururlardı. Birlikte büyüdüler ve çocukluklarından beri birbirlerine karşı aşk beslerlerdi. Fakat aileleri görüşmelerini istemezler birbirlerine uygun olmadıklarını düşünürlerdi.
İki evin arasında gizli bir çatlak vardı, aileleri bunu bilmezler onlarda geceleri burada buluşur o aradan birbirlerine seslerini duyurur aşklarını dile getirirlerdi. Bir gece ormandaki dut ağacının altında buluşmaya karar verdiler. Tispe ağaca Piremus’dan önce varmıştı.
Gittiğinde avını yeni yemiş ağzından kanlar akan kocaman bir aslanla karşı karşıya geldi.
Korkarak bir mağaraya doğru koşmaya başladı. Farkında olmadan yolda boynundaki eşarpını düşürmüştü. O sırada Piremus geldi gördükleri karşısında donup kalmıştı.
Kocaman aslan ağzında kanlarla birlikte biricik sevgilisi Tispe’nin eşarbını parçalıyordu.
O an aklına gelen ilk ve tek şey aslanın Tispe’yi öldürerek yediğiydi. Tispe’siz yaşayamazdı. Aklından geçen sadece aşkı uğruna canına kıymaktı. Belinden hançerini çıkardı ve göğsüne sapladı. Kanlar içinde cansız bedeni yere düştü.
Tispe ise korkusunu bir kenara atıp bir an önce aşkını görmek için mağaradan çıkmaya karar vermişti.
Ağacın altına geldiğinde o korkunç sahneyle yüzleşti. Piremus’un cansız vücudu yerdeydi ve elinde Tispe’nin düşürdüğü eşarbını tutuyordu. İlk önce genç kız olanlar karşısında ağlamaktan hiçbir şeyi anlayamamıştı. Ama eşarbı ve uzaklaşan aslanı görünce anladı.
Tispe almış hançeri eline, saplamış kalbine ve düşmüş sevgilisinin yanına. O anda buluştukları dut ağacının meyvelerine Pyramus’un kanı, yapraklarına da Thisbe’nin gözyaşları akmış. Karadut meyvesinin lekesi bu yüzden çıkmazmış. O lekeyi temizleyecek tek şey de, kendi ağacının yapraklarıymış. Pyramus’un kanı, Tisbe’nin gözyaşları…
Gerçekten dut lekesini, yaprağı temizliyor.

Bahçe Günlüğüm-Temmuz 2020